Prijevod od "alakası yok" na Hrvatski


Kako koristiti "alakası yok" u rečenici:

Sana gömlek bedenini sormamın Noel hediyenin gömlekle ilgili bir şey olmasıyla alakası yok.
To što sam te pitala koji broj košulje nosiš ne znači da ćeš za Božić dobiti nešto povezano za košulje.
Onun bu işle bir alakası yok.
Ona didn l'-t imati išta veze s tim.
Gerçek şu ki olayın bu adamı sevmem ya da sevmememle hiç alakası yok.
Ustvari... nije bitno je li mi drag ili nije;
Yani bunun David ile bir alakası yok?
Znači, ovo nema nikakve veze sa Davidom?
Shakespeare'le alakası yok, ama idare eder.
Nije baš Shakespeare, ali djelotvorno je.
Bunun burada olma nedenimizle hiçbir alakası yok.
Ovo nema veze s onim zašto smo tu.
Sosyal bilgiler dersiyle pek alakası yok, değil mi?
To nije baš relevantna tema za društvene znanosti, zar ne?
Bunun en doğru şeyi yapmakla alakası yok.
Ovo nije o tome što treba učiniti.
Danny ile ayrılmamın seninle bir alakası yok, tamam mı?
Moj raskid sa Denijem nema nikakve veze sa tobom.
Yani bunun bedava yemekle alakası yok?
I besplatna hrana nema veze sa tim?
Bunun din ile bir alakası yok.
Religija nema nikakve veze s tim.
Senin giyinik olmama durumunla bir alakası yok.
To nema veze sa tvojom golotinjom.
Yani bunun benim etnik kökenimle alakası yok?
Dakle to nema nikakve veze sa mojom etničkom pripadnosti?
Yani ya ikisi birlikte yaptı, Ya da ikisinin de alakası yok.
Znači oboje su to napravili ili oboje to nisu napravili.
Ahbap, bunun hatırladığım o adamla alakası yok.
Čovječe, to nije čovjek kojega se sjećam.
Bununla hiç bir alakası yok çünkü bu aynı değişim ölçüsünü evrensel sağlık hizmetleri ve sosyal sağlık kurumları olan ülkelerde de görürsünüz.
Nikako, jer isti gradijenti prisutni su i u državama s univerzalnom zdravstvenom skrbi i socijalnim zdravstvenim sustavima.
Onun bu işlerle bir alakası yok.
On nema nikakve veze sa ovim.
Mark Fuhrman'in bir senaryoya danışmanlık yapmasının cinayet davasıyla alakası yok.
Fuhrmanove konzultacije nemaju veze sa suđenjem zbog ubojstva.
Bu yıpranmış heykellerin haysiyetle hiçbir alakası yok.
Ove izubijane glave nemaju veze sa dostojanstvom.
Bunun kanunla alakası yok Bayan Swan.
Ne radi se o zabrani, gđice Swan.
Bazı kötü sözler sarf ettim ama bilmeni isterim ki gelmememin bunlarla alakası yok.
"Rekla sam neke užasne stvari, ali želim da znaš kako ti nemaš ništa s tim."
Sizinle ve sıçtığımın işlerinizle alakası yok artık.
Gotova je s tobom i jebenim Bratstvom!
Görüntüsü benziyor olabilir ama tadının alakası yok.
"Izgleda isto" nije jednako "istog je okusa."
Bay Reese, sanırım Maryland Milis'inin bu işle bir alakası yok.
G. Reese, ne trebamo brinuti o miliciji Marrylanda.
Evet ama Indiana Jones'un filmdeki hikayeyle alakası yok.
Osim činjenice da je Indiana Jones potpuno nevažan za priču.
Bunun kurbanımızla bir alakası yok, bunu biliyorsun.
To nema ništa s našim DB-jem i to je činjenica.
Yani onları etkileyen işten çıkarılma olayının benimle alakası yok.
Tako, da nisam ja ta koja je ispala višak, bio bi netko drugi...
Planlar değişti Cliff, benimle bir alakası yok.
Plan se promenio, Kliff. To nije moja greška.
Ki buların soruşturma ile hiçbir alakası yok.
I one su nebitne za istragu.
Şu anda konumuzla bir alakası yok.
A to je sad i nebitno.
Bu evin Lisa'ya olan kızgınlığınla bir alakası yok.
Kuća nema veze s tvojom ljutnjom na Lisu.
Eğlence aktivitelerinin bu konuyla alakası yok ama.
Rekreacijske aktivnosti nisu dio ovog razgovora.
Darhk'ın sende olan etkisi onun Lazarus çukurundaki teşhiriyle bir alakası yok.
Darhkov utjecaj na tebe nema nikakve veze sa izlaganjem vodama iz Lazarove Jame.
Schultz ve Garrigan'ın LaMond Green'in ölümüyle hiçbir alakası yok.
Schultz i Garrigan imala nikakve veze s LaMond Greena ubojstva.
Senin kadın olmanın hiçbir alakası yok.
To što si žena, nije bitna.
Ve bu korku yüzünden, iki şeyden birini yapmaya yöneliyoruz: Reddetmeyi seçiyoruz: "Benimle alakası yok, benim başıma gelmeyecek."
I zbog tog straha obično učinimo jednu od dvije stvari: Poričemo: "Nisam to ja, ja nemam ništa s tim, meni se to nikad neće dogoditi."
Bu soruların satırarasını okuyabilirsiniz ama cevabın siyasetle hiçbir alakası yok.
Možete u tim pitanjima čitati između redaka, a odgovor nema veze s politikom.
İşin aslı tek eşliliğin aşkla hiç alakası yok.
Monogamija nije imala veze s ljubavi.
Kırmızı bi domates olarak tanımladığım deneyimimde, gerçeklikle etkileşimde bulunuyorum, fakat gerçeklik kırmızı bir domates değil, kırmızı bir domates ile alakası yok.
Kada doživim perceptivno iskustvo koje opišem kao crvenu rajčicu, u interakciji sam sa stvarnošću, ali ta stvarnost nije crvena rajčica i nije ništa kao crvena rajčica.
Ve işte, can alıcı noktaya geldik: Beyin veya sinir hücrelerini tanımladığım algısal deneyimimde, gerçeklikle etkileşimde bulunuyorum, ama gerçeklik, ne bir beyin ne de sinir hücreleri, beyin veya sinir hücreleriyle alakası yok.
I, evo iznenađenja: Kada doživim perceptivno iskustvo koje opišem kao mozak ili neuroni, u interakciji sam sa stvarnošću, ali ona nije mozak ili neuroni i nije ni nalik na mozak ili neurone.
Ben teknoloji diye iPod'uma, cep telefonuma ve bilgisayarıma derim, ama bunun onlarla hiç bir alakası yok.
Dobro, mislim da su moj iPod, mobitel i računalo tehnologija ali ovo nema nikakve veze s time.
(Kahkaha) Gerçekte yaratıcı sürecimle bunun alakası yok - ben boru değilim!
(Smijeh) Ma ne. Moje stvaralaštvo nije takvo - ja nisam cjevovod!
1.7822349071503s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?